
Halef R. VAYIS
16.04.2025 14:06AntiSosyal medya…
2010’ların başlarında gazetelerde, dergilerde ve internet sitelerinde şöyle ifadeler okur olmuştuk:
- - Psikologlar, kötü niyetli insanların internet ortamında iz bırakmamak adına, sosyal paylaşım sitelerinden uzak durma eğiliminde olduklarını söylüyorlar...
- - Forbes.com’un haberine göre, dünya çapında birçok insan kaynakları departmanı, iş arayan gençler arasında sosyal medya hesabı olmayanlara şüpheyle bakıyor…
- - Slate.com teknoloji muhabiri Farhad Manjoo, yazdığı tavsiye yazısında gençlere, Facebook hesabı olmayan kişilerle randevulaşmamalarını tavsiye etti. Muhabir, aynı zamanda kötü niyetli insanların internet ortamında iz bırakmamak için sosyal paylaşım sitelerinden uzak durduklarını ifade ediyor…
- - Psikolog Christopher Moeller, facebook kullanmanın, kişinin sağlıklı sosyal iletişim kurabildiğinin işareti olduğunu savunuyor. Psikologlar, kitlesel katliamlar yapan kişilerin ve seri katillerin gerçek hayatta da diğer insanlardan uzak durduğunu ve pek az arkadaş edindiklerinin altını çiziyor…
Şimdilerde unutmuş olabiliriz, bu ve benzer haberlerle o dönemlerde sıkça karşılaşıyorduk.
Bu yolla bize, facebook veya twitter kullanmamız empoze ediliyordu tabi. Söylemlere göre, sosyal medyada hesaplarımız yoksa durum vahimdi ve doktora görünmemiz gerekiyordu.
Çünkü kullanmıyorsak ya psikolojimizde sorun vardı veya suç eğilimliydik, 15 yıl önceki dönemin uzmanlarına göre…
Aynılaşmak…
Sosyal medyada işler böylece ilerledi, ilerledi…
Bir nevi, sosyal medya kullanmaya itildik. Bilerek veya bilmeyerek uzmanlar ve medya, bizi sosyal ağları kullanmaya yönlendirdi, hatta buna zorladı.
Kullanmayan, peşinen potansiyel suçlu veya psişik hasta ilan edildi.
2019 yılına geldiğimizde ise, 82 milyonluk ülkemizde sosyal medya kullanıcı sayısı 52 milyona ulaşırken, 7.6 milyar olan dünya nüfusunun ise 4.2 milyarı sosyal medya kullanır oldu.
Amaca ulaşılmış, dünya nüfusunun çoğunluğu -artık kimin işine nasıl yarayacaksa- sanal dünyanın bağımlısı olmuştu.
Oysa zaman içinde gördük ki, sosyal ağların kendisi, kendi başına suç alanı olmaya oldukça müsait:
Kışkırtıcısı, ırkçısı, küfredeni, kaçığı, tirolü…
Takipçi satanı, satın alanı...
Kumar oynatanı, oynayanı, dolandıranı...
Sahte hesaplar açıp istediği gibi at oynatanı...
Kendini farklı tanıtıp tecavüz edeni, soygun yapanı...
Tüm bunların hepsi sosyal medyada mevcut…
Hepsi ve her şey özgürlük adına yapılıyor.
Kişinin kamusal yaşamını bir tarafa koyalım, ki o alan herkese açık olabilir.
Peki, özel yaşantısının mahremiyetini korumaya ve onu yalnızca etrafındaki eşi dostuyla paylaşmaya; iç dünyasını kendi kendine yaşamaya, hakkı yok mudur insanın?
Bir nebze de olsa kendini, tüketim toplumunun bir parçası olmaktan korumaya çalışmaz mı?
2025’leri yaşadığımız şu günlerde, görünen o ki geleceğin yetişkinleri, yani gelecekte toplumu yönetecek şimdiki gençler, birbirleriyle aynılaşıyor, tektipleşiyorlar.
Ve toplumlar bu yolla her açıdan kontrol altına alınıyor.
Sanırım en can sıkıcı olanı da bu...
Yorumlar
Yorumunuz alındı!
Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.