Halef R. VAYIS
20.11.2024 12:21Başkalarına duyurma ihtiyacı gazeteleri doğurdu…
419 yıl önce yayımlanmış ilk gazete.
Johann Carolus, 1605 yılında, Strasburg Belediye Meclisi’nden “Tarihin nezih ve ilginç izafiyeti“ adlı yazısını resmi olarak basabilmesi için izin istediğinde, gazetecilik tarihinin babası olacağını bilmiyordu. Carolus, o zamanlar gezginlerden toparladığı haberleri, eliyle eski kağıt parçalarına yazıyordu.
İlk gazetelerdeki haberler, dönemin bölge dışı olaylarını yansıtıyordu. Akdeniz sularında yaşanan korsan saldırılarından, dürbünün icadına kadar birçok haber, bu gazeteler sayesinde yayıldı.
Dünyada ve etrafında olanları öğrenme, öğrendiklerini ve düşündüklerini başkalarına duyurma ihtiyacı, gazeteyi tam anlamıyla insan hayatının vazgeçilmesi yaptı. İnsanın doğasında olan bu ihtiyaç, zaman içinde radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarının gelişmesini ve yaşamın her alanına girmesini de sağladı.
Medya takibine olan ilgi ne zaman başladı?
Medyayı takip etme, ölçme ve değerlendirme ihtiyacının doğması ise gazetenin gerçek anlamda ortaya çıktığı 17.yüzyıldan sonra, iki asır daha bekleyecektir.
Rus asıllı girişimci olan Henry Romeike, kendisinin yarattığı sektörün doğuş hikayesini şöyle anlatır: “1879 yılında Paris’te dolaşırken, bir kadının bir adama 10 adet kadar gazete verdiğini ve adamın, bu gazetelere karşılık olarak 10 Frank ödediğini gördüm. Adamın para üstü almasını beklerken, almadığını fark ettim ve şaşırdım.
Nedenini öğrenmek için kadına yaklaştım ve sordum. Kadının dediğine göre, gazeteleri yüksek rakama satın alan bu adam bir sanatçıydı ve bir sergide tablosu bulunuyordu. Adam Paris’te yayımlanan tüm gazetelerde, tablosuyla ilgili çıkan tüm haber ve yorumları merak ediyor; bu nedenle gazeteleri kendisi için okuyan ve bir köşeye ayıran bu kadından, gazeteleri daha yüksek bir fiyatla satın alıyordu. İşte şahit olduğum bu olay, beni harekete geçirdi. Londra’ya döndükten yaklaşık iki yıl sonra,1881 yılında, fikirlerime inanan Edward Curtice ile birlikte kupür ofisini kurdum. ”
Romeike’nin müşterileri arasında Bernard Shaw, Oscar Wilde, Thomas Edison gibi ünlülerin yanı sıra Osmanlı Devleti de vardı.
1920 yılında reklamlarında kullandığı slogan ise “Basılmışsa Buluruz” (If it’s in the papers we get it out) idi.
“O vakitler kaç gazete ya da dergi vardı ki, insanlar basını takip ettirsinler” diyenler için söyleyeyim: Romeike’nin şirketi, 1920’li yıllarda tam 3.000 gazete ve 1.000 dergiyi raporluyor ve kupür servisi yapıyordu.
Ülkemizde medya takibi ve ölçümlemesine giden yol...
1990’lı yıllara gelene kadar ülkemizde medya takibi ve ölçümlemesine olan talep, yeterince gelişemedi ve birkaç büyük yabancı ve Türk şirketin dışına taşamadı. Basında yer alan şahıslar ise (dönemin yeşilçam oyuncuları, ses sanatçıları vs.), narsist duygularla veya hatıra olsun diye kendileriyle ilgili gazete kupürlerini kesip saklıyorlardı.
Halkla ilişkiler, basın danışmanlığı, iletişim danışmanlığı gibi iletişimi yönetmeye yönelik faaliyetler ise, 1980’li yılların sonuna kadar Shell, BP gibi bazı yabancı kökenli şirketler ile Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi bazı büyük Türk şirketlerinin ilgi alanını aşamadı.
Doksanlı yıllarla birlikte, başta TV’ler olmak üzere yayıncıkta bir patlama yaşanmaya başladı. Yayın hayatına 1990 yılında Magic box adı ile başlayan Star TV’nin (ilk iki yıl Almanya’dan yayın yaptı) ardından; 1992 ve 93 yıllarında Teleon, HBB, Kanal 6, Flash TV, Show TV, ATV, STV, Cine 5, Kanal D gibi özel TV’ler, birbiri ardına yaşantımıza girdi.
Her geçen gün artan TV kanalı, radyo ve gazete sayısı, gelişen dergicilik, 2000’li yılların başlamasıyla hızla çoğalan medya siteleri, akabinde günlük hayatımızın vazgeçilmezi mertebesine ulaşan sosyal medya mecraları, ölçümlemenin önem skalasını, hızla yukarıya doğru taşımaya başladı.
Günümüzde, özel şirketlerden kamu kurumlarına, siyasetçilerden araştırma şirketlerine, eğitimden hukuk alanına, sanatçıdan sporcuya herkes, medya ölçümlemesine ihtiyaç duyuyor.
İş dünyasının iletişimine yön veren PR şirketleri ve iletişim danışmanlıkları ise yaptıkları çalışmaları medya ölçüm raporlarıyla denetliyor.
Çünkü ölçü, değerlendirebilme fırsatı tanıyor. Haberdar olmak ve ölçmek, neyin doğru olmadığını kabullenmek ve düzeltmek anlamına geliyor ve gelişmeyi de birlikte getiriyor. Yeni motivasyonlar sağlayabiliyor veya yeni tercihler yaratıyor…
Yorumlar
Yorumunuz alındı!
Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.