Halef R. VAYIS

03.07.2024 13:14

Deprem yardımlarının yağmalanması tesadüf mü?

Sürekli yarış hali ve her daim öne geçme üzerine kurulu toplumsal düzenimizde, birbirimize saygı duymayı, kendimizi bir diğerinin yerine koyabilmeyi becerebiliyor muyuz?

 

Saygı sözcüğüyle birlikte anılan Japon toplumu, yaşadıkları yıkıcı depremin ardından tüm dünyaya insanlık ve duruş dersi verdi. Ne marketlere üşüşüldü, ne itiş kakış ne de panik yaşandı. İnsanlar uygarca sıraya girdi, her biri sakince alışverişini yaptı. Sadece ihtiyacı kadarını aldı, depolamadı.

Çünkü birbirlerine olan saygıları göstermelik değil, gerçekti ve herkes kendini diğerinin yerine koyabildi. Tüketilenin yeri doluncaya değin, var olanı paylaşmayı seçtiler.

Somali yardımı…

Televizyon ekranlarında apaçık gördük. Dünyanın en fakir ülkesinin insanları, yardım kamyonlarının önünde eşitçe sıralandılar. Sükunetle beklediler. Uzatılanı alan Somalili, müteşekkir halde köşesine çekildi.

Üstelik onlar yer kürenin en aç insanlarıydı. Buna rağmen, yiyeceklere saldırıp en fazlasına sahip olmaya yeltenmediler.

Van depremi…

Yardım tırları yağmalandı, bir kısmı ticari metaya dönüştü. Bencillik tavan yaptı, bazı deprem bölgelerinde adeta ölü soygunculuğu tavrı sergilendi.

Yollanan yardım paketlerinin içinden kirli çamaşır mı çıkmadı, taş, sopa veya bayrak mı? Parmak arası terlik, mini etek, mayo, taşlı-pullu abiye tuvalet giysi yollayanlar dahi oldu.

TV’lerde bağış yapanlar arasındaymış gibi görünmeye çalışan kimi reklam meraklıları, sözüm ona şark kurnazlığı yaptılar. Bu nasıl bir ayıptı ki; kimileri, insanlığın en acılı anlarında bile kendilerine fayda aradılar.

 

Hayatımız arayış üzerine mi kurulu?

Genç Hayat Vakfı, İstanbul'da on iki farklı lise türünde, gençlerimiz üzerine, yakın geçmişte bir araştırma yaptı. Maksadı liselilerin profilini ortaya koymak olan çalışma, kentin her tür bölgesinden yirmi bir lisede gerçekleşti.

Fen, meslek, imam hatip, düz ve daha birçok lise türünde eğitim gören 2 bin 100 öğrenciye, çeşitli sorular yöneltildi.

Ortaya, endişe verici sonuçlar çıktı…

Lise öğrencilerinin, üniversite sınavı dışında bir gelecek planı yok. Birçoğunun, eğer sınavı kazanamazsa, geleceğe dair ne yapacağına ilişkin fikri bulunmuyor. Hedef belirleme veya üretme isteği gibi kavramlar, onlara hayli uzak…

Gençlerin yaklaşık yüzde altmışı, mevcut eğitim sisteminin bağımsız bir kişilik geliştirmeye engel olduğunu düşünüyor. Büyük bölümü, okul yönetiminin sorunlarını dinleyerek çözüm bulduğuna ise inanmıyor.

Öğrencilerin yüzde 56’sı, şiddetin gençler arasında yaygın bir davranış biçimi olduğunu belirtiyor.

Araştırma, çoğumuzun bildiği gerçeği, yeniden gözler önüne koyuyor: Ölüm kalım meselesi haline getirilen üniversite sınavını…

Eğitim sorunlarımız yüzlerce tahribat yaratıyor…

Ailelerin çocuğundan beklentisi ise ders çalışması, odasını toplaması ve ev işlerine yardımcı olması… Hepsi bu.

Ana-babaların çocuklarından, özerk birey olması, sanat, kültürel faaliyetler, sporla ilgilenmesi gibi istekleri bulunmuyor.

Çocuk ders çalışsın; nasıl, ne halde ve hangi şartlarda olursa olsun, diğerlerinin önüne geçsin, kafi…

Toplumumuzun gelecekteki temsilcilerini, kendi ellerimizle böyle yetişiyoruz.

O halde ne bekleyip neyi umuyoruz?

Bencillik, kısa yoldan bol kazanç, sürekli yarış hali ve her daim öne geçme üzerine kurulu toplumsal düzenimizde, birbirimize saygı duymayı, kendimizi bir diğerinin yerine koyabilmeyi becerebiliyor muyuz sizce?

Yardım kamyonlarının yağmalanması, sadece tesadüf ya da tamamen bireysel bir davranış biçimi midir?

Türkiye’nin çok ciddi eğitim sorunlarının, yüzlerce tahribatından sadece biridir bu.

Dikkat edin, rüşvet karşılığı çürük binalara ruhsat verenler konusuna girmedik bile...

 

twitter.com/halefrvayis 

 

Yorumlar

Yorumunuz alındı!

Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

İsim gerekli!

Mesajınızı yazınız!

Henüz yorum yapılmamıştır.