Bülent BİRİCİK

30.03.2020 11:08

Küresel salgın sınavı

Tarih kitaplarının yazacağı günlerden geçiyoruz. İnsanlık sınavda… Dünya tarihinde eşine rastlanmayacak düzeyde bir olağanüstülük yaşıyoruz.

Öyle bir virüs ki, uyruğu, etiketi,
ekonomik durumu, inancı, yaşı her ne olursa olsun kimseyi ayırt etmiyor, yaşlı gezegenimize
ölüm korkusu salıyor.

Medyasıyla, ekonomisiyle, siyasetçisiyle, insanlarıyla, sistemiyle, anlayışıyla, kültürüyle,
bilimiyle, teknolojisiyle müthiş bir sınav veriyor devletler. Şimdiden anlaşılıyor ki, bu sınavın
sonunda geçer not alanlarla alamayanlar asla aynı olmayacak. Belki de gün gelecek sistemler
yıkılacak, sınırlar değişecek, insanoğlu bambaşka bir noktaya evrilecek.

Gün gelip insanlık olarak bu süreci sağ salim atlatırsa neyi mi anlayacağız?
Hangi liderin nasıl yönetici olduğunu,
hangi yöneticilerin halkı nasıl kandırdığını,
hangi medyanın gerçekleri söylemediğini,
hangi sermayenin gerçekçi olmayan ihtiyaçlara harcandığını,
hangi tıp adamı görüntüsündeki kişilerin magazin figüründen ibaret olduğunu…

Çok değil bir ay kadar önce “Çin’e özgü” denilerek ciddiye alınmayan bir virüs şimdi küresel
bir boyuta ulaştı. “Küresel siyaset, küresel sistem, küresel ekonomi, küresel bakış” diye diye
dünyaya hükmetmeye çalışan küresel efendiler bile yerküreyi bu denli etkileyen şeyin
gazabından kurtulmak için kaçacak sığınak aramaya başladılar. Kim bilir şimdilerde
küreselleşmeyi sorguluyor da olabilirler!

Bilim kurgu filmleri gerçeğe döndü…
Bilimin gerçek, kurgunun ise insanoğlunun kendi elleriyle yaptığı sırça köşkler olduğunu
ortaya çıkardı. Görünür düşmanı öldürme güdüsüyle kıtalar arası füzeler, kimyasal ve
nükleer silahlar icat eden insanlık, şimdilerde görünmeyen düşmanla mücadele ediyor. Aciz
bir şekilde adeta karanlığa yumruk sallıyor. İlaç yok, aşı yok, reçete yok… Küresel sermayeyi
kitle imha silahlarına yatıranlar umarız bilime yatırım yapmaları gerektiğinin farkına
varmışlardır.

Küresel salgında insanlığın geldiği nokta eve kapanmak oldu.
Çünkü savaşlara, çatışmalara, kısır siyasi çekişmelere, küresel söz sahipliği hayallerine
ödenen sermaye, bilime gitmemişti.

“Eve kapanın” demek aslında bir acziyet göstergesiydi.
O bizi yöneten seçkinlerin, “Biz bu sorunu çözemiyoruz, siz fedakârlık edin de çözülsün”
demeye getirmesiydi.

Hani en güçlü sizlerdiniz, hani en iyi siz bilirdiniz?
Kumdan kaleler bir bir ortaya çıkıyor.

Öyle görünüyor ki, günü geldiğinde birçoğu yıkılacak. Akıl ve bilimi önceleyen yöneticiler ise
yerini sağlama alacak. Zor zamanlarda sosyal devlet anlayışını devreye sokanlar ayakta
kalacak. “Eve oturun” derken halkının faturalarını, kirasını, asgari ihtiyaçlarını
düşünmeyenler ise gün gelip çökecek. Zira bu zor dönemlerin kazananı, vatandaş odaklı
politikalar üreten liderler olacak.

Yorumlar

Yorumunuz alındı!

Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

İsim gerekli!

Mesajınızı yazınız!

Henüz yorum yapılmamıştır.