Halef R. VAYIS

17.07.2025 12:03

Savaş kültürüyle beslenmek…

Saldırganlık, tıpkı bulaşıcı hastalık gibi, bir süre toplumun normu oluyor. Toplum, savaş kültürüyle besleniyor. Kapitalizm ise bu kültürün en büyük destekçisi…

 

20. asrın ilk yarısında olduğu gibi, 21. yüzyılın ilk yarısında da yoğun bir savaş döneminden geçiyoruz.

İlk yarısında iki dünya savaşı yaşamış, ikinci yarısında ise yaralarımızı iyileştirmekle geçirmiştik geçen yüzyılı. Araya soğuk savaşları da alarak…  

Bu nedenle değerli buldum, Gündüz Vassaf Hoca’nın bir yazısını. Savaş ve düşmanlık hakkında yazmıştı. Birazını alıntılamak istedim. 

“Son buzul çağı bitmek üzere…

Avcı-toplayıcı dönemi…

Diğer canlılarla benzer koşullarda yaşıyorduk. Hem avdık hem de avlanan…

Avımızı, mağara resimlerimizden biliyoruz.

Mamut, geyik, bizon…

Aynı resimlerden, birbirimizi avlamadığımızı da öğreniyoruz.

On binlerce yıl boyunca yapılan resimlerde, insanın insana saldırdığını gösteren tek resim yok. Üç kıtada bulduğumuz yüzlerce mağara resimlerinin hiçbirinde, insan insanı avlamıyor. İnsan insanla savaşmıyor.

İnsanın, başka insanları düşman olarak görmesi-göstermesi, tarihin çok sonraki dönemlerinde yaşanmaya başlıyor…

On binlerce yıl sonra, ilk tarım toplumlarında…

Uygarlığımızın başlangıcı dediğimiz dönemde…

İlk örnekler, Sümerler’in savaş tutsaklarının öldürülmesini mühürlerinde resmettiği Uruk’ta. Mısır’da, mezar resimlerinde… “

 

Kapitalizm, toplumların savaş kültürüyle beslenmesini de beraberinde getiriyor…

Doğal halinde saldırgan olmayan insanın, topluluk halinde vahşileşmesi, vahşi konumunu bir dönem sürdürebilmesi, sağlıklı insanların bulaşıcı hastalıktan kırılması gibi…

Nasıl tek kişinin hastalığı, çevresinde sağlıklı insanlara bulaşabiliyorsa, saldırganlık da, çeşitli davranış ve düşüncelerin belirli koşullarda bir araya gelmesiyle veba gibi yayılabiliyor.

Hastalığa zayıf düştüğümüz gibi, saldırganlığa da boyun eğiyoruz. Bünyemize yayıldıkça, iyileşene kadar saldırganlıkla bütünleşiyoruz.

Saldırganlık tıpkı bulaşıcı hastalık gibi, bir süre toplumun normu oluyor.
Toplum, savaş kültürüyle besleniyor. Kapitalizm ise bu kültürün en büyük destekçisi…

Annelerin üzerine titrediği çocukları, annelerinin helaliyle kendilerini cephede buluyor. Saldırganlığın bitmesi, toplumun doğal barışçıl haline dönmesi, hastalıklı dönemin geçmesini gerektiriyor.

 

Savaşı mümkün kılan, kaçınılmaz olduğuna inandırılmamız…

Gözlerimiz karartılarak birbirimize karşı vuruşturulan, savaştırılan bizler, doğal halimizle barıştan o kadar yanayız ki, fırtınanın aniden kesilmesi gibi, savaşı tam ortasında durdurabiliyoruz.

Hakem düdüğüyle biten futbol maçı gibi, sabah saat tam 11’de bitmiş birinci Dünya Savaşı.

Bir İngiliz askerinin günlüğünden:

“Onuncu saatin son saniyesinde ateş kesildi. Bir Alman askeri savaşın son dakikasına kadar İngiliz cephesini makinelisiyle taradı. Saatin dolmasıyla siperinden dışarı tırmandı. Miğferini çıkardı. Yıllardır savaştığı düşmanları önünde nazikçe selam verdi. Arkasını dönüp gitti.”

 

twitter.com/halefrvayis

Yorumlar

Yorumunuz alındı!

Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

İsim gerekli!

Mesajınızı yazınız!

Henüz yorum yapılmamıştır.