Gazeteciliğimizin otopsi raporu
Alper Görmüş/ Taraf gazetesi
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle sonuçlanan ve kayıtlara “helikopter kazası” olarak geçen olay üzerinde hâlâ düşünüyor, bunun bir suikast olma ihtimalini tartışıyoruz. Hatırlayalım, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) raporundan sonra bu kuşkular bir anlamda resmîleşmiş oldu.
Kuşkuları derinleştiren son haber Cihan Haber Ajansı’ndan (CİHAN) geldi. Köksal Akpınar, birçok gazete ve televizyonun yer verdiği haberinde, helikopterde bulunan gazeteci İsmail Güneş’in cesedine uygulanan otopsi raporunu yayımladı. Raporda, Güneş’in bugüne kadar bildiğimiz gibi sadece bacağının değil alt çenesinin de kırık olduğu yazılıydı.
Birincisi: Bu bilgiyle birlikte, İsmail Güneş’in otopsisinde basına esaslı bir dezenformasyon pompalanmış olması çok ciddi bir ihtimal haline geliyor.
Her iki noktayı da açacağım... Fakat önce olayı hatırlayalım...
Helikopter, saat 15:03’te düştü. Kamuoyu, haberi, İsmail Güneş’in düşüşten 23 dakika sonra cep telefonuyla 112 Acil Servis’i aramasıyla öğrendi. Hepimiz kendi sesinden duyduk, İsmail Güneş sadece bacağının kırık olduğunu söylüyor, vücudunda başka bir problemden söz etmiyordu.
Zaman gazetesi, “Helikopter kazasında yeni şüphe: Gazeteci İsmail Güneş’in çenesi sonradan mı kırıldı?” başlıklı haberinin flaşında, “yeni şüphe”yi şöyle dile getiriyordu:
“Gazeteci İsmail Güneş’in otopsi raporu, sadece bacağının değil, dört kaburga kemiği ve alt çenesinin de kırık olduğunu ortaya koydu. Ancak kazanın hemen ardından 112 Acil Servis’i arayan Güneş, sadece ayağının kırık olduğunu belirtmişti. Kayıtlarda Güneş’in konuşmasında da herhangi bir anormallik dikkat çekmemişti. Cerrahlar, bu çapta bir kırığın acı vermemesinin mümkün olmadığını vurguluyor ve ekliyor: ‘Alt çenesi kırık bir insan bu netlikte konuşamaz.’”
Haberden, bunu gösteren bölümü de okuyalım:
Kimse merak etmemiş!
Bunu nihayet nakleden Köksal Akpınar, otopsi raporundaki “alt çene kırık” ibaresini görünce bir gazeteci olarak çok heyecanlanmış olmalı. Çünkü bu bulgu, çok ciddi bir ihtimale kapı aralıyordu: İsmail Güneş, cep telefonuyla kurduğu irtibatın kesilmesinden sonra birileri tarafından bulunmuş ve çenesi onlar tarafından kırılmış olabilirdi. Çünkü Güneş, cep telefonuyla aralıklarla iki saate yakın bir süre konuşmuştu ve konuşmasından çenesinin kırık olabileceğine dair herhangi bir sonuç çıkarmak mümkün değildi.
Otopsi raporlarını inceleyen Beyin Cerrahı Operatör Doktor Rafet Arslanoğlu, böyle bir durumda mutlaka ağızda kanama ve çenede ağrı olacağını, fakat Güneş’in konuşmasında bunların hiçbirinden söz etmediğini açıklıyordu.
Çene kırığı nasıl gizlendi?
CİHAN’ın haberini okuduktan sonra aklıma gelen ilk şey şu olmuştu: Otopsi raporu 30 Mart 2009 tarihini taşıdığına göre, o günlerdeki gazetelerde bu raporla ilgili haberler olmalıydı.
O günlere dönüp baktım; gerçekten de 30, 31 Mart ve 1 Nisan 2009 tarihlerinde otopsiden söz eden haberlerle karşılaştım. Bunların tümü Anadolu Ajansı (AA) ile Doğan Haber Ajansı’nın(DHA) abonelerine geçtiği bilgilere dayandırmışlardı haberlerini (tespit edebildiklerim: Hürriyet, Milliyet, Radikal, CNNTürk.)
Hepsini temsilen Hürriyet’in internet sitesinde (31 Mart 2009) yer alan haberden ilgili bölümü aktarıyorum:
“Yapılan otopside, sol ayak bileği ile sırtındaki bir kemiği kırılan Güneş’in donarak hayatını kaybettiği belirlendi.”
Üç ajansın muhabirlerinin de haberlerini otopsi raporunu görmeden yazdıkları anlaşılıyor... Görselerdi, mutlaka çene kırığını da haberlerinde belirtirlerdi. Bir ajans muhabirinin, rapordaki “Genel beden travmasına bağlı alt çene kemiği, dört adet kaburga ve sol tibia-fibula kapalı kırığı saptandığı...” ibaresini okuyup da haberi “çene kırığı”nı ayıklayarak servis etmesi beklenemez.
Bu müdahalenin ne kadar hayati olduğunu anlayabilmek için gelin o günlere tekrar dönelim... Düşünün: Kazanın beşinci günündeyiz ve İsmail Güneş’in sesini aktaran haberler hâlâ televizyon kanallarında dönüyor... O gün, otopsi raporunun gerçek halini öğrenebilseydik “nasıl olur” diye sormayacak mıydık: “Nasıl olur da çenesi kırık biri böyle pürüzsüz konuşabilir?” Ve tabii peşinden şu soru aklımıza gelmeyecek miydi: “Acaba İsmail Güneş’in çenesi, donarak ölmeden önce onu bulan birileri tarafından mı kırıldı?”
Bana gelince... Çene kırığı bilgisi o günlerde gizlenmeseydi, ben kırığın kayma sırasında oluşmuş olabileceğine inanabilirdim.
Yorumlar
Yorumunuz alındı!
Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.